Redif Nedir? Örneklerle Anlatım
Redif Nedir? Örneklerle Anlatım
Şiirlerde şairler, daima ses uygunluğu ve kafiye arayışında olmuşlardır.
Mısra sonlarında aynı ya da yakın seslerin tekrarı, okuyan ve dinleyen için hoş bir sanat letafeti önemli bir unsur olarak görülegelmiştir.
Bu hoşluğu sağlayan seslere kafiye (uyak) denir. Fakat, bu ses uyumu her zaman kafiye olmayabilir.
Çünkü, redifte bu ses uyumunun unsurlarından birisidir.
Redif, kafiye olmayıp kafiye gibi ses uyumu sağlar.
Mısra sonlarındaki eklerle sağlanan uyumun adıdır redif. Ya da eklerle oluşan kafiye, kafiye olarak değil de, redif olarak isimlendirilir.
Aynı zamanda, aynı görevi gören sözcüklerin tekrarı da rediftir.
Mısra sonlarında, görevleri aynı olan eklerin ya da anlamları aynı olan kelimelerin tekrarlanmasına “redif” denir. Redifte kafiye aranmaz.
Böyle durumlarda rediften önceki söz veya söz parçalarında kafiye aranır.
Redifler daima dizenin en sonunda bulunur, yani kafiyeden sonra gelir.
Bazı şiirlerde kafiye bulunmayabilir ama redif olabilir.
Redifin sözlük anlamı “arkadan gelen ‘dir. Divan edebiyatında redifli şiirlere “müreddef” denmiştir. Redif, halk şiirinin en eski ve önemli öğelerinden biridir.
Öyle ki halk şairleri pek çok şiirde kafiye örgüsünü bile redifle sağlamışlardır. Bazı şiirlerde dizenin ilk dizesindeki sözcüklerin dışında kalan sözcükler rediflerden meydana gelmiştir. Divan edebiyatında ise redifin en önemli özelliği, özellikle gazellere ve kasidelere isim vermesidir. Yani bazı kaside ve gazeller redifleri ile anılır. Fuzûlî’nin “su” redifli kasidesi gibi.
Tanzimat, Servet-i Fünün ve Fecri Ati Dönemi şairleri divan şiirinin etkisinde kalarak yazdıkları şiirlerinde; Cumhuriyet Dönemi şairleri de halk şiirinin etkisiyle yazdıkları şiirlerinde redifi az da olsa kullanmışlardır. Ancak diğer şiirlerde redif eski önemini yitirmiştir.
Redif Türleri (Çeşitleri)
Redifler yapılarına göre “ekler ile yapılan redifler”, “sözcük ile yapılan redifler”, “sözcük grubu ile yapılan redifler”, “hem ek hem söz ile yapılan redifler”, “dize ile yapılan redifler” olmak üzere beş grupta toplanabilir.
1. Ek İle Yapılan Redif: Eş görevli eklerin tekrarlanmasıyla oluşan rediflerdir. Türkçedeki yapım ve çekim ekleri kavranmadan, ek hâlindeki redifleri anlamak, bulmak çok zordur. Eklerle yapılan rediflerde görev ve anlam birliği aranır. Eklerin yazılışlarda ise ünlü uyumlarından kaynaklanan ufak tefek bazı değişiklikler olabilir. Bir de, karşılaştırılan bütün eklerin aynı türden olması gerekir. Ayrıca redif kafiyeden sonra gelir ve eklerde aranır.
Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan
Şimşek gibi, Türk atlarının geçtiği yoldan
Yahya Kemal Beyatlı ya ait olan yukarıdaki beytin ilk dizesindeki “koldan” sözcüğünün kökü “kol” ismidir. Bu isme “-dan” ayrılma hâli eki gelmiştir. İkinci dizedeki “yoldan” sözcüğünün kökü “yol” ismidir. Bu isme de “-dan” ayrılma hâli eki gelmiştir. Dolayısıyla aynı görev ve anlamda olan “-dan” ekleri rediftir. Sözcüklerin köklerinde yer alan benzer sesler “ol” sesleri ise tam kafiye oluşturmaktadır.
Ek ile yapılan rediflerde aranacak olan en temel nokta, karşılaştırılan dizelerdeki eklerin aynı görevde olmasıdır. Örneğin bir dörtlüğün ilk üç dizesinde “u-i” belirtme hâli eki olsun. Dördüncü dizede ise “-i” iyelik eki bulunsun. Bu durumda söz konusu eklere redif denemez. Çünkü eklerden biri bu redif birliğini bozmaktadır. Redif olabilmesi için karşılaştırılan bütün eklerin aynı türde, görevde ve anlamda olması gerekir. Bu örneğimizdeki eklerin redif olabilmesi için ya hepsinin “-i” hâli eki ya da hepsinin “u-i” iyelik eki olması gerekir.
Boş geçirmeyelim gel bu çağları
Dolaşalım sahraları, dağları
Bir gün gazel döker ömrün yaprağı
Eser sam yelleri dal yârelenir
Âşık Daimi ye ait olan bu dörtlükteki “çağları” ve “dağları” sözcüklerinde bulunan “-ı” eki, bildirme hâli ekidir, “yaprağı” sözcüğündeki “-ı” eki ise iyelik ekidir. Dolayısıyla bu üç ekte görev ve anlam birliği yoktur. Yani bu ekler, bu dörtlükte redif değildir. Bu durumda bu ekler benzer sesler olarak değerlendirilir ve yarım kafiye olarak kabul edilir.
Birden kapandı birbiri ardınca perdeler
Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler
Yahya Kemal Beyatlı’ya ait olan yukarıdaki dizelerin sonlarındaki “perdeler” ve “nerdeler” sözcüklerini inceleyelim. “Perde” sözcüğüne “-ler” çokluk eki gelmiştir. “Ner(e)de” sözcüğüne ise üçüncü çoğul kişi eki olan “-ler” eki gelmiştir. Yani bu ilki dizedeki “-ler” ekleri aynı görev ve anlamda değildir. Bunlar farklı iki ektir. Sadece yazılışları aynıdır. Öyleyse bu ekler redif değil, kafiyedir. “Perde” ve “nerde” sözcüklerinde “erde” benzer sesleri vardır. Sonuçta, yukarıdaki dize sonlarında benzer olan “erdeler” sesleri zengin kafiye oluşturmaktadır. Bu dizelerde redif yoktur. Bu dizelerdeki “-ler” eklerine redif demek yanlış olur.
Ek hâlindeki rediflerde dikkat edilmesi gereken bir başka temel nokta da ses uyumlarından kaynaklanan ünlü değişiklikleridir. Örneğin bir dörtlüğün dizelerinin sonlarında “-di”li geçmiş zaman” eklerinin “-tı, -ti, -tu, -tü” şekilleri bulunsun. Şimdi bu dört ek yazılışça aynı gibi görünmemektedir. Ancak bu eklerin hepsinin görevleri aynıdır. Ünlülerindeki farklılık ise eklendikleri sözcüklere uyum sağlamalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü Türkçedeki ekler, sözcüklere ünlü uyumlarına göre ulanır. Bu durumda örneğimizdeki bu dört ek redif olur. Diyelim ki ilk üç dizedeki ekler geniş zaman eki olan “-r” olsun. Dördüncü dizedeki ek ise fiilden isim yapan ek olan “-r” olsun. Böyle bir örnekte bu eklerin dördü de yazılışça aynıdır ama görev ve anlamca üçü aynı, biri farklıdır. Dolayısıyla bu dört ek kendi aralarında redif oluşturmaz. Çünkü eklerle yapılan rediflerde önemli olan, eklerin görev ve anlamca aynı olmasıdır.
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Âşık Veysel’e ait olan bu dörtlüğün ilk üç dizesinin sonlarındaki ‘kaldım, buldum, aldım” sözcüklerindeki “-m” ekleri kişi eki olduğu için rediftir. Bu sözcüklerdeki “-dı, -du, -dı” eklerinden biri diğerlerinden farklı görünmektedir. Oysa bu üç ek de aslında görülen geçmiş zaman ekidir. Öyleyse ünlü uyumundan kaynaklanan bir ses değişikliği söz konusudur. Yoksa görevleri aynıdır bu eklerin. Sonuçta, sözcüklerdeki bu ekler rediftir. Sözcüklerdeki benzer olan “l” sesleri ise yarım kafiyedir.
Eklerle yapılan rediflerdeki bir diğer önemli husus ise kafiyenin sözcüklerin köklerinde, rediflerin ise eklerinde aranmasıdır. Bu kural bilinerek dizeler incelenirse redifler kolayca belirlenebilir. Örneğin “elim” ve “belim” sözcüklerinin kökleri “el” ve “bel” sözcükleridir. Bu sözcüklerdeki ortak sesler olan “el” sesleri tam kafiyedir. Bu sözcüklerin aldığı “-im” ekleri ise birinci tekil şahıs iyelik ekidir. Yani iki ek de aynı görev ve anlamdadır. Öyleyse bu örneğimizdeki ekler rediftir. Dikkat edilirse kafiye kökte, redif ise ekte bulunmaktadır.
Rûhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli
Değmesin ma bedimin göğsüne nâ-mahrem eli
Bu ezanlar -ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
Millî şair Mehmet Âkif Ersoy’un yazdığı “İstiklâl Marşı”ndan alınan yukarıdaki dörtlükte, birinci, ikinci ve üçüncü dizelerdeki “-i” sesi redif değildir; çünkü ilk üç dizedeki “i” sesi iyelik ekidir ancak dördüncü dizedeki “i” sesi iyelik eki değildir. Buradaki ses “gereklilik eki olan “-malı, -meli” ekine aittir. Kafiye sadece üç dizede olsa idi o zaman bu ek redif olurdu. Ancak ilk dört dize karşılaştırıldığı için son dizedeki “i” sesi redifin gerektirdiği görev ve anlam birliğini uyumunu bozmaktadır. Öyleyse “emeli, mahrem eli, temeli, inlemeli” sözcüklerindeki ortak sesler olan “emeli” sesleri zengin kafiye oluşturmaktadır.
2. Sözcük İle Yapılan Redif: Yazılışı, okunuşu, anlamı aynı olan bir sözcüğün dize sonlarında tekrarlanmasıyla meydana gelen rediftir. Ekler aynı görev ve anlamda olmak koşulu ile ünlü uyumlarından kaynaklanan bazı ünlü değişikliklerine uğrayabilir. Örneğin yönelme hâl ekleri olan “-a” ile “-e” ekleri dizelerin sonunda yer alırsa redif oluşturur. Ancak sözcük hâlindeki rediflerde ses değişikliği olmaz. Yani sözcük hâlindeki rediflerde tam bir yazım ve anlam birliği aranır.
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır
Âşık Veysel’e ait olan bu dörtlüğün ilk üç dizesinin sonundaki “verdi” sözcükleri yazılış, okunuş ve anlamca aynı olduğu için rediftir. Dizelerdeki “süt, et, kıt” sözcüklerinde benzer olan ut” sesleri ise yarım kafiye oluşturmaktadır.
3. Sözcük Grubu İle Yapılan Redif: Yazılışı, okunuşu ve anlamı aynı olan birden fazla sözcüğün dize sonlarında tekrar edilmesiyle yapılan rediflerdir.
Ketmetme bu râzı, söyle bir söz
Ben isterim âh, öyle bir söz
Abdülhak Hamit Tarhan a ait olan bu beytin dizelerinin sonlarındaki “bir söz” ifadeleri yazılış, okunuş ve anlam bakımından aynı olduğu için rediftir. Yani bu beyitte de sözcük grubu şeklinde redif vardır. Dizelerdeki “söyle” ve “öyle” sözcükleri ise tunç (zengin) kafiye oluşturmaktadır.
4. Hem Ek Hem Sözle Yapılan Redif: Bazı şiirlerde dizelerin sonlarında aynı anlamdaki sözcükler tekrar edilirken bu sözcüklerden önce aynı görev ve anlamda bulunan ekler yer alabilir. Böyle durumda hem bu ekler hem de tekrar edilen sözcükler redif olur. Yani hem eklerle hem de sözcüklerle redif yapılabilir.
Biçare gönüller, ne giden son gemidir bu
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
Yahya Kemal Beyatlı’ya ait olan bu beyti incelediğimizde dize sonlarındaki “bu” sözcüğünün tekrar edildiğini görmekteyiz. Bu sözcük, iki dizede da aynı görev ve anlamdadır yani rediftir. Yine iki dizedeki “-dir” eki de ek eylemin geniş zamanının üçüncü tekil şahıs çekim ekidir. Buna bildirme eki de denir. Demek ki bu dizelerde “-dir” ekleri de rediftir. İlk dizedeki “gemi” sözcüğü ile ikinci dizedeki “matem” sözcüğü ise kök durumundadır. “Gemi” sözcüğündeki “i” sesi sözcüğün köküne aittir. “Matem” sözcüğüne gelen “-i” sesi ise iyelik ekidir. Yani bu iki ses aynı anlamlı ve görevli değildir. Öyleyse “gemi” ve “matemi” sözcüklerindeki “emi” sesleri zengin kafiyedir. Sonuçta bu beyitte “-dir” eki ve “bu” sözcükleri ile hem ek hem de sözcük hâlinde redif vardır.
5. Dize ile Yapılan Redif: Dizelerin olduğu gibi tekrar edilmesiyle yapılan rediftir. Bu şekilde yapılan rediflere “nakarat’ da denir.
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır
Bu şiirde, ikinci ve dördüncü dizeler aynen tekrar edilerek dize şeklinde redif yani nakarat yapılmıştır
"Dize ile Yapılan Redif:, redif bulmak için ne yapmalı?, redif kafiye karşılaştırma, redifin görevi nedir?, şiirde redif" işlendi...
Redif konusu bitti...
Şiirlerde şairler, daima ses uygunluğu ve kafiye arayışında olmuşlardır.
Mısra sonlarında aynı ya da yakın seslerin tekrarı, okuyan ve dinleyen için hoş bir sanat letafeti önemli bir unsur olarak görülegelmiştir.
Bu hoşluğu sağlayan seslere kafiye (uyak) denir. Fakat, bu ses uyumu her zaman kafiye olmayabilir.
Çünkü, redifte bu ses uyumunun unsurlarından birisidir.
Redif, kafiye olmayıp kafiye gibi ses uyumu sağlar.
Mısra sonlarındaki eklerle sağlanan uyumun adıdır redif. Ya da eklerle oluşan kafiye, kafiye olarak değil de, redif olarak isimlendirilir.
Aynı zamanda, aynı görevi gören sözcüklerin tekrarı da rediftir.
Mısra sonlarında, görevleri aynı olan eklerin ya da anlamları aynı olan kelimelerin tekrarlanmasına “redif” denir. Redifte kafiye aranmaz.
Böyle durumlarda rediften önceki söz veya söz parçalarında kafiye aranır.
Redifler daima dizenin en sonunda bulunur, yani kafiyeden sonra gelir.
Bazı şiirlerde kafiye bulunmayabilir ama redif olabilir.
Redifin sözlük anlamı “arkadan gelen ‘dir. Divan edebiyatında redifli şiirlere “müreddef” denmiştir. Redif, halk şiirinin en eski ve önemli öğelerinden biridir.
Öyle ki halk şairleri pek çok şiirde kafiye örgüsünü bile redifle sağlamışlardır. Bazı şiirlerde dizenin ilk dizesindeki sözcüklerin dışında kalan sözcükler rediflerden meydana gelmiştir. Divan edebiyatında ise redifin en önemli özelliği, özellikle gazellere ve kasidelere isim vermesidir. Yani bazı kaside ve gazeller redifleri ile anılır. Fuzûlî’nin “su” redifli kasidesi gibi.
Tanzimat, Servet-i Fünün ve Fecri Ati Dönemi şairleri divan şiirinin etkisinde kalarak yazdıkları şiirlerinde; Cumhuriyet Dönemi şairleri de halk şiirinin etkisiyle yazdıkları şiirlerinde redifi az da olsa kullanmışlardır. Ancak diğer şiirlerde redif eski önemini yitirmiştir.
Redif Türleri (Çeşitleri)
Redifler yapılarına göre “ekler ile yapılan redifler”, “sözcük ile yapılan redifler”, “sözcük grubu ile yapılan redifler”, “hem ek hem söz ile yapılan redifler”, “dize ile yapılan redifler” olmak üzere beş grupta toplanabilir.
1. Ek İle Yapılan Redif: Eş görevli eklerin tekrarlanmasıyla oluşan rediflerdir. Türkçedeki yapım ve çekim ekleri kavranmadan, ek hâlindeki redifleri anlamak, bulmak çok zordur. Eklerle yapılan rediflerde görev ve anlam birliği aranır. Eklerin yazılışlarda ise ünlü uyumlarından kaynaklanan ufak tefek bazı değişiklikler olabilir. Bir de, karşılaştırılan bütün eklerin aynı türden olması gerekir. Ayrıca redif kafiyeden sonra gelir ve eklerde aranır.
Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan
Şimşek gibi, Türk atlarının geçtiği yoldan
Yahya Kemal Beyatlı ya ait olan yukarıdaki beytin ilk dizesindeki “koldan” sözcüğünün kökü “kol” ismidir. Bu isme “-dan” ayrılma hâli eki gelmiştir. İkinci dizedeki “yoldan” sözcüğünün kökü “yol” ismidir. Bu isme de “-dan” ayrılma hâli eki gelmiştir. Dolayısıyla aynı görev ve anlamda olan “-dan” ekleri rediftir. Sözcüklerin köklerinde yer alan benzer sesler “ol” sesleri ise tam kafiye oluşturmaktadır.
Ek ile yapılan rediflerde aranacak olan en temel nokta, karşılaştırılan dizelerdeki eklerin aynı görevde olmasıdır. Örneğin bir dörtlüğün ilk üç dizesinde “u-i” belirtme hâli eki olsun. Dördüncü dizede ise “-i” iyelik eki bulunsun. Bu durumda söz konusu eklere redif denemez. Çünkü eklerden biri bu redif birliğini bozmaktadır. Redif olabilmesi için karşılaştırılan bütün eklerin aynı türde, görevde ve anlamda olması gerekir. Bu örneğimizdeki eklerin redif olabilmesi için ya hepsinin “-i” hâli eki ya da hepsinin “u-i” iyelik eki olması gerekir.
Boş geçirmeyelim gel bu çağları
Dolaşalım sahraları, dağları
Bir gün gazel döker ömrün yaprağı
Eser sam yelleri dal yârelenir
Âşık Daimi ye ait olan bu dörtlükteki “çağları” ve “dağları” sözcüklerinde bulunan “-ı” eki, bildirme hâli ekidir, “yaprağı” sözcüğündeki “-ı” eki ise iyelik ekidir. Dolayısıyla bu üç ekte görev ve anlam birliği yoktur. Yani bu ekler, bu dörtlükte redif değildir. Bu durumda bu ekler benzer sesler olarak değerlendirilir ve yarım kafiye olarak kabul edilir.
Birden kapandı birbiri ardınca perdeler
Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler
Yahya Kemal Beyatlı’ya ait olan yukarıdaki dizelerin sonlarındaki “perdeler” ve “nerdeler” sözcüklerini inceleyelim. “Perde” sözcüğüne “-ler” çokluk eki gelmiştir. “Ner(e)de” sözcüğüne ise üçüncü çoğul kişi eki olan “-ler” eki gelmiştir. Yani bu ilki dizedeki “-ler” ekleri aynı görev ve anlamda değildir. Bunlar farklı iki ektir. Sadece yazılışları aynıdır. Öyleyse bu ekler redif değil, kafiyedir. “Perde” ve “nerde” sözcüklerinde “erde” benzer sesleri vardır. Sonuçta, yukarıdaki dize sonlarında benzer olan “erdeler” sesleri zengin kafiye oluşturmaktadır. Bu dizelerde redif yoktur. Bu dizelerdeki “-ler” eklerine redif demek yanlış olur.
Ek hâlindeki rediflerde dikkat edilmesi gereken bir başka temel nokta da ses uyumlarından kaynaklanan ünlü değişiklikleridir. Örneğin bir dörtlüğün dizelerinin sonlarında “-di”li geçmiş zaman” eklerinin “-tı, -ti, -tu, -tü” şekilleri bulunsun. Şimdi bu dört ek yazılışça aynı gibi görünmemektedir. Ancak bu eklerin hepsinin görevleri aynıdır. Ünlülerindeki farklılık ise eklendikleri sözcüklere uyum sağlamalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü Türkçedeki ekler, sözcüklere ünlü uyumlarına göre ulanır. Bu durumda örneğimizdeki bu dört ek redif olur. Diyelim ki ilk üç dizedeki ekler geniş zaman eki olan “-r” olsun. Dördüncü dizedeki ek ise fiilden isim yapan ek olan “-r” olsun. Böyle bir örnekte bu eklerin dördü de yazılışça aynıdır ama görev ve anlamca üçü aynı, biri farklıdır. Dolayısıyla bu dört ek kendi aralarında redif oluşturmaz. Çünkü eklerle yapılan rediflerde önemli olan, eklerin görev ve anlamca aynı olmasıdır.
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Âşık Veysel’e ait olan bu dörtlüğün ilk üç dizesinin sonlarındaki ‘kaldım, buldum, aldım” sözcüklerindeki “-m” ekleri kişi eki olduğu için rediftir. Bu sözcüklerdeki “-dı, -du, -dı” eklerinden biri diğerlerinden farklı görünmektedir. Oysa bu üç ek de aslında görülen geçmiş zaman ekidir. Öyleyse ünlü uyumundan kaynaklanan bir ses değişikliği söz konusudur. Yoksa görevleri aynıdır bu eklerin. Sonuçta, sözcüklerdeki bu ekler rediftir. Sözcüklerdeki benzer olan “l” sesleri ise yarım kafiyedir.
Eklerle yapılan rediflerdeki bir diğer önemli husus ise kafiyenin sözcüklerin köklerinde, rediflerin ise eklerinde aranmasıdır. Bu kural bilinerek dizeler incelenirse redifler kolayca belirlenebilir. Örneğin “elim” ve “belim” sözcüklerinin kökleri “el” ve “bel” sözcükleridir. Bu sözcüklerdeki ortak sesler olan “el” sesleri tam kafiyedir. Bu sözcüklerin aldığı “-im” ekleri ise birinci tekil şahıs iyelik ekidir. Yani iki ek de aynı görev ve anlamdadır. Öyleyse bu örneğimizdeki ekler rediftir. Dikkat edilirse kafiye kökte, redif ise ekte bulunmaktadır.
Rûhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli
Değmesin ma bedimin göğsüne nâ-mahrem eli
Bu ezanlar -ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli
Millî şair Mehmet Âkif Ersoy’un yazdığı “İstiklâl Marşı”ndan alınan yukarıdaki dörtlükte, birinci, ikinci ve üçüncü dizelerdeki “-i” sesi redif değildir; çünkü ilk üç dizedeki “i” sesi iyelik ekidir ancak dördüncü dizedeki “i” sesi iyelik eki değildir. Buradaki ses “gereklilik eki olan “-malı, -meli” ekine aittir. Kafiye sadece üç dizede olsa idi o zaman bu ek redif olurdu. Ancak ilk dört dize karşılaştırıldığı için son dizedeki “i” sesi redifin gerektirdiği görev ve anlam birliğini uyumunu bozmaktadır. Öyleyse “emeli, mahrem eli, temeli, inlemeli” sözcüklerindeki ortak sesler olan “emeli” sesleri zengin kafiye oluşturmaktadır.
2. Sözcük İle Yapılan Redif: Yazılışı, okunuşu, anlamı aynı olan bir sözcüğün dize sonlarında tekrarlanmasıyla meydana gelen rediftir. Ekler aynı görev ve anlamda olmak koşulu ile ünlü uyumlarından kaynaklanan bazı ünlü değişikliklerine uğrayabilir. Örneğin yönelme hâl ekleri olan “-a” ile “-e” ekleri dizelerin sonunda yer alırsa redif oluşturur. Ancak sözcük hâlindeki rediflerde ses değişikliği olmaz. Yani sözcük hâlindeki rediflerde tam bir yazım ve anlam birliği aranır.
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yarim kara topraktır
Âşık Veysel’e ait olan bu dörtlüğün ilk üç dizesinin sonundaki “verdi” sözcükleri yazılış, okunuş ve anlamca aynı olduğu için rediftir. Dizelerdeki “süt, et, kıt” sözcüklerinde benzer olan ut” sesleri ise yarım kafiye oluşturmaktadır.
3. Sözcük Grubu İle Yapılan Redif: Yazılışı, okunuşu ve anlamı aynı olan birden fazla sözcüğün dize sonlarında tekrar edilmesiyle yapılan rediflerdir.
Ketmetme bu râzı, söyle bir söz
Ben isterim âh, öyle bir söz
Abdülhak Hamit Tarhan a ait olan bu beytin dizelerinin sonlarındaki “bir söz” ifadeleri yazılış, okunuş ve anlam bakımından aynı olduğu için rediftir. Yani bu beyitte de sözcük grubu şeklinde redif vardır. Dizelerdeki “söyle” ve “öyle” sözcükleri ise tunç (zengin) kafiye oluşturmaktadır.
4. Hem Ek Hem Sözle Yapılan Redif: Bazı şiirlerde dizelerin sonlarında aynı anlamdaki sözcükler tekrar edilirken bu sözcüklerden önce aynı görev ve anlamda bulunan ekler yer alabilir. Böyle durumda hem bu ekler hem de tekrar edilen sözcükler redif olur. Yani hem eklerle hem de sözcüklerle redif yapılabilir.
Biçare gönüller, ne giden son gemidir bu
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
Yahya Kemal Beyatlı’ya ait olan bu beyti incelediğimizde dize sonlarındaki “bu” sözcüğünün tekrar edildiğini görmekteyiz. Bu sözcük, iki dizede da aynı görev ve anlamdadır yani rediftir. Yine iki dizedeki “-dir” eki de ek eylemin geniş zamanının üçüncü tekil şahıs çekim ekidir. Buna bildirme eki de denir. Demek ki bu dizelerde “-dir” ekleri de rediftir. İlk dizedeki “gemi” sözcüğü ile ikinci dizedeki “matem” sözcüğü ise kök durumundadır. “Gemi” sözcüğündeki “i” sesi sözcüğün köküne aittir. “Matem” sözcüğüne gelen “-i” sesi ise iyelik ekidir. Yani bu iki ses aynı anlamlı ve görevli değildir. Öyleyse “gemi” ve “matemi” sözcüklerindeki “emi” sesleri zengin kafiyedir. Sonuçta bu beyitte “-dir” eki ve “bu” sözcükleri ile hem ek hem de sözcük hâlinde redif vardır.
5. Dize ile Yapılan Redif: Dizelerin olduğu gibi tekrar edilmesiyle yapılan rediftir. Bu şekilde yapılan rediflere “nakarat’ da denir.
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sâdık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır
Bu şiirde, ikinci ve dördüncü dizeler aynen tekrar edilerek dize şeklinde redif yani nakarat yapılmıştır
"Dize ile Yapılan Redif:, redif bulmak için ne yapmalı?, redif kafiye karşılaştırma, redifin görevi nedir?, şiirde redif" işlendi...
Redif konusu bitti...
Edebiyat
- 11. Sınıf Edebiyat Çalışma Kitabı Cevapları: Yıldırım Yayınları
- 11. Sınıf Edebiyat Kitabı Değerlendirme Soruları Çözümü
- 9.Sınıf Türk Edebiyatı Proje ve Performans Ödev Konuları
- Aliterasyon Nedir?, Şiirde Nasıl Kullanılır?
- Cemil Meriç ve Biyografisi
- Deneme Nedir? Örnek Denemeler
- Deneme Türü ve Denemenin Özellikleri
- Destan ve Özellikleri
- Divan Edebiyatının Genel Özellikleri Özet
- Eski Türk Destanları ve Özetleri
- Fazıl Hüsnü Dağlarca, Biyografisi ve Eserleri
- Göktürk Yazıtları ve Özellikleri
- Hüsn-ü Ta'lil Sanatı ve Örnekleri
- İkinci Tanzimat Dönemi Edebiyatı Genel Özellikleri
- Kinaye Sanatı ve Örnekleri
- Nutuk Türünün Özellikleri
- Redif Nedir? Örneklerle Anlatım
- Şiir Ödevi Tavsiyesi
- Şiirde Asonans Sanatı
- Şu Destanı ve Özeti
- Taaşşuk-u Talat ve Fitnat: Roman Özeti
- Teşhis ile İntak Arasındaki Fark Nedir?
- Türeyiş Destanı Nedir? Türeyiş Destanının Özeti